menu

Üç Kör Fare

Yazan: Tülay Güneş Kılıç
Yayın Tarihi: March 29, 2010 15:28

Üç Kör Fare
Üç Kör Fare
Nasıl koşuyorlar bak,
Nasıl koşuyorlar bak!
Hepsi de çiftçinin karısının peşinden koştular.
Kadın da kuyruklarını et bıçağıyla kesti.
Hayatında böyle garip bir şey gördün mü hiç?
Şu
Üç Kör Fare gibi...

II. Dünya Savaşı sona ermek üzereyken, İngiltere’de iki küçük kardeşin yaşam savaşı tüm acımasızlığıyla devam etmekteydi. Sekiz çocuklu yoksul bir aileden gelen O'Neill kardeşler, 8 yaşındaki Dennis ve 5 yaşındaki Terence, 1940 senesinde devlet tarafından himaye altına alınmıştı. Dört yıl boyunca birçok koruyucu aile yanında kalan kardeşler, en son Reginald and Esther Gough’ların çiftliğine yerleştirildiler. Henüz altı ay geçmemişti ki, 9 Ocak günü Bayan Gough doktora telefon açarak oğlanlardan birinin durumunun kötü olduğunu bildirdi. Doktor hemen çiftliğe koşturmasına rağmen ne yazık ki küçük çocuğu kurtarmayı başaramadı. Dennis O’Neill şiddet ve açlık yüzünden öldüğünde daha 12 yaşındaydı.

9 yaşındaki kardeşi Terence’in mahkemede yaptığı şahitlik tüyler ürpertici gerçekleri ortaya çıkardı. Çocukları evlatlık edinmelerinin karşılığında devletten para alan çiftçi ve eşi, O’Neill kardeşlere korkunç işkenceler yapmıştı. Günde en fazla bir dilim ekmek verip, ağır koşullarda çalıştırmışlardı. Genelde sarhoş olan çiftçi, küçük çocuklara dayak atarken, karısı sessizce izlemekle yetinmişti. Dava dört gün sürdü; jüri çiftçiyi 6 yıla, eşini ise 6 aya mahkum etti. Kısa bir süre sonra boşanan çifte verilen ceza tatmin edici olmaktan çok uzaktı.

Küçük Dennis’in ölümü İngiltere’yi ayağa kaldırdı. Daha önce de yanlarına aldıkları çocuklara kötü davrandıkları gerekçesiyle birçok şikayetler almış bir aileye, geçmişi araştırılmaksızın tekrar çocukların emanet edilmesi büyük sorumsuzluk olarak görüldü. 1946’da, Sir Walter Monckton parlemantoya verdiği bir önergeyle Çocuk Koruma Kanunu’nu güçlendirdi.

Davayı ilgiyle takip eden bir diğer kişi de ünlü polisiye yazarı Agatha Christie idi. 1947 senesinde, Kraliçe Mary’nin sekseninci doğum günü için yazdığı Üç Kör Fare adlı radyo oyunu bu trajediden esinlemişti. Daha sonra ismini Fare Kapanı olarak değiştirip, tiyatro oyunu haline soktu. 1952 yılından beri Londra’da perdelerini açan oyun, en uzun süre sahnelenen oyun olarak tüm rekorları kırmıştır. Fare Kapanı’nı henüz okumamış bir polisiye okuru olacağına ihtimal vermemekle birlikte, kitabı patlatmamak adına fazlasını bırakın, hiç detay veremiyorum. Yalnızca Christie’nin en "twist" eserlerinden biri olduğunu hatırlatmakla yetineceğim.

Dennis O’Neill’in trajik ölümü yıllar boyunca birçok başka kitap ve filme de esin kaynağı oldu. Fakat önümüzdeki günlerde, 4 Mart’ta çıkacak olan, Someone to Love us diğerlerinden ayrılıyor. Zira kitabın yazarı , 9 yaşındayken mahkemede yaptığı tanıklık ile kendisi ve abisine yapılan şiddetin boyutlarını ortaya seren Terence O’Neill’den başkası değil. Yetmiş yaşın üstünde olan Terence hâlâ geceleri kabus gördüğünü, o günleri ve abisi Dennis’i unutamadığını söylüyor.

Someone to Love Us – Terence O’Neill / HarperCollins

Kategori: Makaleler
Etiketler:
Agatha Christie

Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic