menu

Seri
Orjinal Adı:
-
Yazar:
Yayınevi:
Yayın Tarihi:
Çevirmen:
-
Grafik Tasarım:
-
Karakterler:
-
Sizin Puanınız:

Emniyet güçleri ve hukuk sisteminin gözünden kaçan suçluları öldüren bir “seri infazcı” adaleti sıra dışı yöntemleri ile sağlıyorsa meşru sayılmalı mıdır?

Bu güncel soruya “Evet” demeyi kendi mesleki varoluşuna aykırı bulan Adil Galip Akbaş, Özel Harekâttaki başarılı ve yüksek tempolu geçmişine rağmen uğradığı mobbingler sonrası Başakşehir Emniyet Müdürlüğü’nde görevlendirilmiştir. Pasif bir görevde geçmişe olan özlemi ve eşi ile birlikte yaşadığı fırtınalı süreçler arasında gelgitler içindeyken bir gece ansızın gelen bir telefon araması ile “Seri”nin kurduğu labirentlerde, önceden durdurulması oldukça zor olan yapbozlar ile karşı karşıya gelecektir.

Yazar Hasan Hüseyin Yıldız, iç içe ve birbiri ile gizli bağlarla bağlı olayları, “15 Temmuz”, “Bakü” ve “İstanbul” merkezli olarak; üslubundaki seriliği ile yansıtırken polisiye romanın sınırlarını aşıyor ve bizleri kurgusal atmosferden çıkararak yapısal problemlerin kanıksandığı kara düzenle yüzleştiriyor.


İLGİLİ BLOG YAZILARI

Yorumlar


Zaman Geçişleri Kafa Karıştırıcı, Polisiye Kısım Zayıf
January 25, 2023 11:31

021 Kristal Kelepçe adayıdır.

Bu kitabı okurken zorlandım. Sebebi şu: Kitap sürekli geçmiş ile günümüz arasında gidip geliyor. Üstüne üstlük hem 'geçmiş' hem de 'günümüz' farklı farklı çok sayıda zaman diliminden oluşuyor. Zamanlar arasındaki atlamaları çoğunlukla ayıran bir bölüm, girizgâh vs. yok. Bir paragraf karısının hamileliğini anlatırken, alttaki paragraf günümüz soruşturmasına dönüyor, iki sayfa sonra kendimizi Aktütün Karakolu baskınında buluyoruz. Sonra birden hoop tekrar Azerbaycan'a, kahramanın karısıyla tanıştığı günlere... 15 Temmuz öncesinden başlıyoruz, kovide kadar geliyoruz. Gerçekten zaman algımı kaybettim. Misal, cinayetler hangi zaman aralığında işlendi? İlk cinayet ile sonuncusu arasında asgari 2 yıl var gibi geldi bana.

Yazarımız karısının hamileliğine, ilk bebeğin kaybına, Azerbaycan'da geçen zamanına ve teşkilat içindeki günlere dair çok detaylı, gerçekçi, insanı olayın içinde sokan, başarılı bir anlatım gerçekleştiriyor. Maalesef aynı durum asıl konu olan Seri'nin cinayetleri için geçerli değil. Seri'nin cinayetlerini sanki x8 hızlı çekimde okuyoruz. Yazarın kendi hayatında tecrübe ettiği kısımlar ile etmediği (hayal gücüyle oluşturduğu) kısımları kıyaslarsak, ikinci kısımları aynı başarıyla yansıtamadığını düşündüm.

Kitabın polisiye kurgu kısmını zayıf buldum. Seri, öldürdüğü çok sayıdaki (sayamadım, aklımda kalmadı) kişinin her birisini farklı ve abartılı derecede yaratıcı bir teknikle, adeta Testere veya Küp filmindeki oyunlarmışçasına, çok kolay ve çok vahşi bir şeklide öldürüyor. Bunlara ilişkin doğru düzgün ne bir olay yeri incelemesi, ne bir otopsi, ne bir delil araştırması var. Misal cinayet silahı nereden bulundu? Oraya o kurban nasıl getirildi? O düzenek nasıl kurulur, bunu kimler bilir, nereden öğrenir? O bina kimindir, kim kiralamıştır? Önündeki kameralar incelendi mi? Kurban nasıl kaçırıldı, nereden kaçırıldı? MOBESE, araç takibi vs... Kurbanların yakınlarının ifadesi nedir? Olay yerinin etrafında tanıklar yok mu? Polislerin işin polislik tarafında hiçbir araştırmasının derinine inemedik. İlaveten kahramanımız AGA'nın da olayın çözümüne dair (Seri'nin onu telefonla aramak üzere seçmiş olması haricinde) hiçbir çabası, girişimi ve katkısı olmadı.

Havada kalan konular var. Melissa Onur'un tecavüz edilerek öldürülmesi. Svetlana'nın öldürülmesi...

Sonunu beğenmedim. Biz kendini tanrı zannedip, oyun oynayarak kafasına göre adalet dağıtma sevdalılarının karşısında aklı selim bir karakter olarak sevmiştik AGA'yı. Sonunda ne oldu öyle? El mi aldı Seri'den yani? Yoo.

Yazarımız (ideolojisinin benim ideolojimle bağdaşıp bağdaşmamasından bağımsız olarak) belli bir düşünsel altyapı ile bu kitabı yazmış. Bir derdi, meselesi, hayata bir bakışı var. Bu tüm bölümlerde kendisini gösteriyor. Araştırma, fikir derinliği (tekrar söylüyorum fikrin uyup uymamasında değilim - elma ile armutları ayıralım) bunlar pek çok yazarda görmediğimiz şeyler. O yüzden bu kitap bu bakımdan diğer okuduğum kitaplardan olumlu yönde ayrışmıştır.

En sevdiğim karakter tabii ki Su Eda oldu. Hasan Hüseyin Yıldız, eğer Su Eda'nın kahraman olduğu bir roman yazarsan alırım.


Yorum yaz
mode_edit