menu

İmkansız Kitaplar Üzerine

Yazan: Oğuz Eren
Yayın Tarihi: June 19, 2010 08:09

"Bu ayaklar benden hesap soracak
Bir düşüncenin peşinde dolaştırdım
Sokak sokak."

Rıfat Ilgaz'ın -saygıyla anıyoruz- dizeleri kolaylıkla klasik polisiye okuruna da uyarlanabilir. Tek kelime farkla. Demeli ki: "Bir kitabın peşinde dolaştırdım Sokak sokak"

Şimdi internetten sahafiye kitap satışı yapan siteler de var ya, mertlik bozuldu tabii. Eskiden peşinden sokak sokak dolaştığımız kitapların, hem de birkaç nüshasının birden, oturduğunuz yerden satın alınabiliyor olması çok yazık! Yine de, öyle internette filan bulamayacağınız, kolay kolay elinize alamayacağınız kitaplar, tefrikalar da var. (Bunlardan birkaç düzinesini kitaplığımda bulundurmanın haklı gururunu yaşıyorum)

İşte size ilginç bir örnek :

Ama bu başka bir yazının konusu. Zamanı gelince anlatacağım, ibretle okuyacaksınız. Şimdi anlatmak istediğim şey ise : "İmkansız Kitaplar"

Nedir "imkansız kitap"? Şu soldaki photoshop (ya da muhtemelen bu programın macintosh muadili her ne ise) işi -sözde- kitap kadar imkansız olmasa da, kolay kolay, belki de hiç bulamayacağımız kitaplar için kullandığımız tabir bu.

Elbette öncelikle kitabın varlığından haberdar olmalısınız.Milli Kütüphane, Talat Öncü Özel Kütüphanesi, Türkiye Toplu Kütüphane Katalogu, bir de naçizane Cinairoman Katalogu gibi kaynaklardan faydalanınız. Kulaktan dolma bilgilere inanmayınız. Size öyle bir kitaptan bahseden sahaf bile olsa, bilin ki Irak (dez)enformasyon bakanının adı da Sahaf idi.

Lafı geçmişken şunu da söyleyelim: Bir kitabın reklamının yapılmış olması, o kitabın yayınlandığını kanıtlamaz. Yani Akba serisinin 132. kitabı "Yüzde 99 Çıplak" elinizde ise, arka kapağındaki reklama aldanmayın: 133. kitap "Yüzde 100 Çıplak" hiç basılmadı. söz konusu kadıncağız her kimse yüzde bir oranında giyinik kalacak.

Bazı yayınevleri göreceğiniz gibi çok iyimserdir. Hadise yayınevi cep serisinin arka kapaklarında yirmi kitaplık bir liste yayınlamış, ancak dördüncü kitapta tam sıra William Irish'te iken hevesimizi kursağımızda bırakmıştır.

Kitabın varlığından emin olduğunuz andan itibaren, o kitabın bir sahafın bir rafında, öylece sizi beklediği inanışı yavaş yavaş tüm benliğinizi sarmaya başlar. Aslında hiç de böyle olmak zorunda değildir, o kitabın hiçbir nüshası o an satılık olmayabilir.

Kitabın değerini bilmeyen ailelerin evlerinde karalasın diye çocuğun önüne bile konmuştur, yine de elinize geçmez. Düşünün ki bir yerlerden aparttığı kitapları kırtasiyenin biri kapının önüne yığmış; aralarında bir iki düzine "Onu Gördünüz mü", "Siyah Melek", "Öldüren Kim" filan var. Dükkanın önündeki otobüs durağından birileri yolda canı sıkılmasın diye bu kitaplardan alıyor, yolda göz gezdirip, sevmeyip otobüste bırakıyor olabilir.

İmkansız kitapların, ona değer veren kişilere ulaştırılması toplumsal bir sorumluluktur. Koleksiyoncu onu kütüphanelerin çoğundan daha iyi şartlarda saklayacaktır. Ben de kitapların kütüphanelerde bulunup, herkesçe ulaşılabilmesini tercih eden, en az sizin kadar paylaşımcı biriyim ama olmuyor işte; elimde kütüphanenin biri tarafından çöpe atılmaktan -sayemde- kurtulmuş bir gazete cildi var; 10-11 Kasım 1938 tarihli, Atatürk'ün ölümünü haber yapan gazeteleri içeriyor. Yani siyasal iktidara göre saçları bir açılıp bir kapanan kütüphanecilerimiz yayınları "çok eskidi bu", "ay bu ne mikrop yuvası" gibi sebeplerle çöpe atabiliyorlar, haberiniz ola.

Şimdi biraz zorluklardan bahsedelim.

Nedir bir polisiye romanı imkansız kılan?

Bulunması en zor polisiyeler, polisiye olduğu isminden ya da cisminden (kapak resmi) kolayca belli olmayan kitaplardır. Sahaflar bunları ilgisiz raflara koyarlar. Siz de o raflara bakmazsınız. Aşağıdaki örneklere bakarsanız, sahafları bu konuda suçlamanın ne kadar zor olduğunu görürsünüz :


"Hayalet Çıplak Severdi" Erle Stanley Gardner imzalı bir Perry Mason polisiyesi. (Kapaktaki de Della Street olsa gerek).Sahaflardaki kitapları farklı kitap ve hatta yazar isimleriyle, cümleleri de fütursuzca kırparak basmayı adet edinmiş bir yayınevinin ürünü. Düşman Sevgili John Dickson Carr'ın. Ceylan yayınları baskısı. Demek ki Ceylan yayınları polisiye seriye satış azlığından son verince, elinde kalan basılmamış çevirileri de bu şekilde romantik dizi içerisine yedirmiş. Öldüren Aşk, Georges Simenon'un "Testament Donadieu" adlı (kendi tabiriyle) ağır romanının Hamdi Varoğlu tarafından yapılan çevirisi. Cumhuriyet gazetesinde bu romanın iki cildi farklı isimlerle, "Şehvet Kasırgası" ve "Öldüren Aşk" şeklinde tefrika edilmiş. Kitaplaştırırken de romanla hiç ilgisi olmayan bu seksi isimler korunmuş, bu tür kapaklarla da desteklenmiş...


Dolayısıyla polisiye koleksiyoncusu biraz diğer raflara da bakacak, pleymenlerin arasından bile olsa Dickson Carr'ı, Simenon'u bulup çıkaracak...


Bir romanın bulunmasını zorlaştıran bir diğer faktör, baskı türüdür. Fasikül, kitapçık, gazete ilavesi gibi formatlardaki eserleri bugün de kitaplığında saklayan çıkmaz, eskiden de çıkmazmış. Az sayıda meraklı, bunları ciltletip kitaplığına terfi ettirmemiş olsa, bunlardan haberimiz dahi olmayacak. Bunun için yapacağınız fazla birşey yok, ama şahıs ciltleri ile karşılaşınca es geçmeyin, içlerine mutlaka bakın.


Aşağıda, Hareket gazetesi tarafından ilave olarak verilmiş bir Agatha Christie öyküsünü görüyorsunuz. Hareket gazetesi bunun gibi 4-5 tane Parker Pyne öyküsünü çevirip okuyucularına hediye etmiş. Bunun dışında Afif Yesari, Zeynep Aysu imzalı bir o kadar da yerli polisiye, western ilavesi var. Her açıdan kıyak bir gazete olduğu kesin: Spor Toto'da sıfır çekenlere ödül vadeden bir gazete sonuçta!


Bir üçüncü faktör, yanlış şehirde bulunmanız olabilir. Ankara'da kolaylıkla bulunan bir kitabı, İstanbul'da çok zor bulabilirsiniz. Üstelik bunu sadece Ayhan Ataman faktörü ile açıklamak doğru olmaz, hatta kitabın basım yeri ile de. İstanbul'da basılmış Yakut Gözlü Kedi'yi aylarca nafile aradıktan sonra, günübirlik Ankara gezimde iki nüshasını birden bulduğumu hatırlarım.


Dördüncü faktör, sahafın ta kendisidir. Sahaflar başka bir insan türüdür. Dillerinden az buçuk anlarım. Siz de daha kolay kitap bulmak istiyorsanız anlamalısınız. Sahaflar ikiye ayrılır. Kapıdan girdiğinizde ne aradığınızı soranlar ve de sormayanlar. Soranlar, kendi arasında ikiye ayrılır: Cevabı düzgün bir şekilde verenler ile veremeyenler.


Hiçbir sahaf aradığını çok net biçimde söyleyebilen müşteriden hoşlanmaz:


"Ne aramıştınız?"


"Simenon'un "Ölüm Kalım Savaşı" öyküsünü arıyorum. George Dejean'ın Şeytanın Tırnakları adlı romanının arkasında yer alıyormuş"


"Yok maalesef"


Ve siz asla bilemezsiniz, var mı, yok mu... "Tek bir kitap için altını üstüne çevirecek şimdi dükkanın" diye düşünmüş de olabilir. Çok bilmişlikten kaçınmayı da deneyebilirsiniz, ama onun da işe yarayacağı kesin değildir.


"Polisiyelere bakacaktım"


"Agatha Christie gibi mi?"


"Evet onun gibi"


"Şunlar var"


"SAS mı, yok onlardan lazım değil"


"Niye, bunlar da polisiye işte!.."


Şaka gibi, ama abartmıyorum, başımdan geçeni anlatıyorum.


Beşinci faktöre geldik, ama işte ancak sıra geldi, basım tarihine. Efendim, çünkü sanıldığı kadar önemli bir kriter değildir. Nice yeni kitaplar vardır ki, kolayca bulunur sanırsınız, ama çıkmaz Allah çıkmaz. Bir deneyin bakalım, şunları:


Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? / Philip K. Dick (Altıkırkbeş, bulursanız bana da alın)


Garip Ticaretler Kulübü / G.K. Chesterton (Mitos)


Böylece tamamladık, bir kitabı"imkansız" kılan faktörleri. Elbette herkes için çıta farklı bir yerdedir. Kimileri o gün arayıp 3-5 kitapçıda bulamadığı kitabı mimlerken, kimileri sebatkardır, birkaç ay aramakla bile bulamamış olmaktan gocunmaz. Böyleleri biraz da aramaktan hoşlanır, işte yolu bizim buralara düşen en tanımaya değer tipler de bunlardır.


Ama işte bu da, başka bir yazının konusu.



Kategori: Satır Arası
Yorumlar


June 20, 2010 05:20

Çok yazarın değilse de Agatha Christie'nin peşinden uzun zaman, semt semt dolaşmış biri olarak yazınızı keyifle okudum. Kütüphane adresleri için ayrıca teşekkür ederim.


Yorum yaz
mode_edit