menu

Jerzy'nin Namusunu Kurtarmak

Yazan: Sevin Okyay
Yayın Tarihi: November 19, 2011 11:23

Geçenlerde, normalde okumadığım bir gazete karşıma çıktı, merak ettim, açtım baktım. Gazetenin bir köşe yazarı bir vesileyle Jerzy Kosinski'yi yerin dibine batıran bir anekdotu ikinci elden nakletmiş. Diyor ki, sözde Jerzy (kendi dilinde 'Yeji', Amerikancada 'Cörzi' diye telaffuz ediliyor) İstanbul'a geldiğinde Yazarlar Sendikası Selahattin Hilav'ı onu gezdirmekle görevlendirmiş. Bir pavyonda kavga çıkıp 'sakaletin şairi' Jerzy masanın altına saklanınca Hilav onu ensesinden yakalayıp çıkarmış ve kendisine 'Hergele!' diye hitap ederek, asıl bunları yazmasını tavsiye etmiş.

Hiç de akla yakın değil. Bir defa, kimsenin Hilav'ı herhangi bir şeyle görevlendirme cüretinde bulunması söz konusu olamaz. İkincisi, gerektiğinde insanı bir bakışta yerine mıhlamasını bilen Selahattin Hoca, değil bu şartlar altındaki korkmuş bir insana, hiç kimseye böyle hitap etmez. Üçüncüsü, Jerzy dokuz yaşından itibaren bundan bin beterini görmüştür. Ayrıca o gece kendi tecrübelerinin etkisiyle önce hafiften siner gibi olsa da, hemen ardından kurşun sesleri arasında öyle bir aslan kesildi ki, birincisi 'Otur oturduğun yerde!' olan üç cümle ile kendisini yerine oturtmak bana nasip oldu. Son olarak da, o gecenin mimarı Yazarlar Sendikası falan değil, Jerzy Kosinski'nin İstanbul'a geldiğini duyan, onunla temas kuran şahıs, Ömer Madra'ydı.

Yani biz de işe onun sayesinde dahil olduk.

Ömer, 'dünyanın bütün büyük kentlerinde geceleri seks ve şiddet kokan arka sokaklarda dolaşıp duran, belki biraz da 'belasını arayan' Jerzy Kosinski'yi çakırkeyif İstanbul geceleri'ne 'yeraltı uzmanı' ve felsefeci Selahattin Hilav'la nasıl çıkardıklarını 'Rüzgâra Karşı'da şöyle anlatıyor: (Pardon ama Ömer, sana Hilav'ı kim önerdi, Selahattin Hoca'yı kim kandırdı, yanınızda hangi nezih hanımefendi vardı? Teessüf ederim.)

"...İşte en az doksan kilo çeken güzel yüzlü, cıvıl cıvıl renkli, saten tuvaletli yosmaları ve yüksekçe sahnesindeki unutulmaz şişman şarkıcılarıyla 'Marmara Saz'... Biz hiç yaşamadık elbette, ama İkinci Cihan Harbi'nden kalma 'nostaljik' bir hava içine giriveriyoruz şaşkınlıkla ve burunlarımızın direği sızlıyor.

Bütün o şişman kadınların, palabıyıklı erkeklerin ve garsonların ve sürekli gülümseyen melek yüzlü pavyon sahibinin. Hepsinin, hepsinin, gerçekdışı bir hali var. Sanki, oradan çıktığımız andan itibaren, orayı bir daha bulamayacakmışız, daha doğrusu orası hiç yokmuş, zaten olmamış gibi.

"Dumanlı havaların kurdu' Jerzy o saat havaya giriyor tabii, zaten bir Türk'ten ayırdedilemez fizik yapısı ile oranın ayrılmaz bir parçası oluveriyor hemen, her zamanki seri hareketleriyle birkaç satır not alıyor, birdenbire bir kavga çıkıyor derken, masalar itiliveriyor gürültüyle, bardaklar kırılıyor, birinin yüzü kanıyor, Jerzy savaş yıllarından kalan bir içgüdüyle önce siner gibi oluyor, ama sonra onu yerine oturtabilene aşkolsun, sonra kavgacılar dışarı çıkartılıyor, salon o eski nezih havasına bürünüyor, nezih ve hüzünlü, Jerzy ile rakı içiyoruz ve Jerzy kral bir herif aslında."

Aynen...


8/10/2002 tarihli
Radikal’de yayınlanmıştır.

 

Kategori: Sevin Okyay Yazıları
Etiketler:
Jerzy Kosinski

Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic