menu

Türkiye’de Geçen Yabancı Polisiyeler (Bölüm:5)

Yazan: Oğuz Eren
Yayın Tarihi: February 22, 2010 16:46

Amatörler


Eric Ambler'dan Günışığı (Topkapı)



Ambler'in 1962 tarihli romanı The Light of Day, Jules Dassin'in Topkapı başlığını taşıyan uyarlamasından sonra, filmle aynı isimde de basıldı. Bizde ise 1963-64 yıllarında, Bahar, Tekin ve Karaca yayınlarının “Günışığı” başlığını taşıyan üç farklı basımı bulunuyor.


Geçen ay bahsettiğimiz iki Ambler romanından (Dimitrios'un Maskesi ve Korkuya Yolculuk) farklı olarak, Ambler'in bu romanı bütünüyle Türkiye'de geçmektedir. Yunanistan'da yaşayan, paralı turistlere arabasını kiralamak gibi işlerle idare eden Arthur Simpson, bu şekilde tanıştığı Mr. Harper'dan, kabul etmeye mecbur bırakıldığı bir iş alır. Harper'ın bir dostunun lüks arabasını, karayolu ile İstanbul'a getirmesi gerekmektedir. Simpson, çeşitli silahların gizlendiği araçla sınırda yakalanıp cezaevine atılır.


Türk polisi, Simpson'ın siyasi bir amaç güttüğünden şüphelenir. Zira romanın yazıldığı yıllar ilk askeri darbemizin güncelliğini koruduğu bir dönemdir; romanda “o yıllarda Türkiye'de siyasi suçlu olmak pek tekin bir iş değildi” denir. Simpson da silahların ne amaçla taşındığını bilmez; ama bunu ortaya çıkarmak yine ona düşecektir.


Joan Fleming ve Nuri İskirlak


Nuri Arlasez, 1910 doğumlu, ünlü bir koleksiyoncumuz. Topkapı Sarayı'na ve Süleymaniye kütüphanesine, söylendiğine göre padişahlardan sonra en kıymetli koleksiyonu bağışlayan kişiydi. Arlasez, İngiliz polisiye yazarı Joan Fleming'in (1908-1980) iki romanında Nuri İskirlak ismiyle bir polisiye karakteri haline geldi. Nuri bey, yabancı bir polisiye yazarının, ilk Türk baş karakteri olma özelliğini taşıyor.

Joan Fleming, 1962 tarihli When i grow rich romanı ile İngiliz polisiye yazarlarının 1955'ten beri her sene en iyi suç romanına verdikleri Gold Dagger ödülünü kazandı.

Biz Türkler, tarih boyunca, kafamızı bozan herşeyi Haliç veya Boğaz'ın sularına atmayı alışkanlık haline getirdik” gibi özlü sözler içeren romanda, bir adam eski sevgilisini hakikaten Boğaz'ın sularına bırakır!.. 1965 tarihli Nothing is the number when you die da benzer şekilde, Türkiye'de geçen bir uyuşturucu mafyası öyküsüdür.


Julian Rathbone



Rathbone, 1935 doğumlu bir İngiliz yazarı. Beyazperdenin ünlü Sherlock Holmes'larından Basil Rathbone'un küçük yeğenidir. Üniversiteden mezun olduktan sonra üç yıl kadar ülkemizde İngilizce öğretmenliği yaptı. 1967'den itibaren ilk beş romanı ülkemizde geçiyor; beşi de 2001-2002 yıllarında Oğlak yayınları'nın Türkiye Polisiyeleri serisinde yayınlandı.


Yazar, bu yıl Şubat ayında öldü, ardında kırka yakın roman bıraktı. 2005 yılında bir söyleşide, Türkiye'de geçen romanlarının dilimize çevrilmesinin onyıllarca gecikmesine şaşırdığını ifade ediyor. Türkiye'de geçirdiği yılların, politikayla ilgilenmeye başladığı yıllar olduğunu da vurguluyor.


Rathbone'un Türk gerilimlerinin ortak karakteri, Ankara'da yabancıların karıştığı vakalarla ilgilenen bölümün şefi Nur Arslan'dır. Eric Ambler'la adı birlikte anılan yazar, Ölüm İlacı'nda Topkapı'ya gönderme yapar.


1967 tarihli Diamonds Bid, bizde Elmas Pazarı adıyla yayınlandı. Romanda, Rathbone gibi Ankara'da İngilizce öğretmenliği yapan Jonathan Smollet, bir trafik suçuyla nezarete alındığında bir rüşvet hadisesine tanık olur. Bu tanıklık kahramanımızı siyasi bir kumpasın ortasına çeker.


Hand Out (Sonuncu El), bir yıl sonra yayınlandı. Ankara'da başlayıp, Rus sınırımıza uzanan bir casusluk öyküsüdür. Sınıra yakın bir üssün fotoğraflarını çekmekle görevli olan gizli ajan Hand, kendisini Ankara'da ele verir.


With My Knives I Know I'm Good (1969), Oğlak yayınları tarafından Bıçak Atmada Üstüme Yoktur başlığı ile çevrildi. Azeri Aziz Milyutin, casus olan ikiz kardeşini öldürenlerin yeni hedefi haline gelir.


1972 tarihli Trip Trap (Tuzak), İzmir'de geçer. İş için geldiği İzmir'de başı derde giren Amberley, nişanlısının katilinin peşine düşen Diana, ve diğer Rathbone romanlarından tanıdığımız Nur bey'in, İzmir'de yolları kesişir.


Kill Cure (1975, Ölüm İlacı) Avrupa'dan ortadoğuya yönelen bir yardım konvoyunda iş bulan Claire'in macerasıdır. Bangladeş'teki hasta çocuklara götürülen ilaçların tehlikeli bir kaçakçılık macerasıyla elde edilmesi, Claire'i gezinin asıl amacı hakkında şüpheye sevkeder.


Arkeologlar



Avustralya'nın Edgar ödüllü polisiye yazarı Jon Cleary, askerliği sırasında ülkemizde bulunmuştu. Türkiye'nin Malavan ilçesinde (aslen İran'dadır!) Hitit kalıntılarını incelemek için gelen Avustralyalı bir arkeolog ile Amerikalı bir mühendisin ilişkisini konu alan romanı The Fall of an Eagle 1965'te yayınlandı.


100'den fazla polisiye romanıyla, 1979 yılında Mystery Writers of America tarafından Grand Master ödülüne layık görülen Aaron Marc Stein, polisiyede teknolojinin, laboratuvarların kullanımından hoşlanmayan, klasik bir romancıydı. 1968 yılında kaleme aldığı Deadly Delight, arkadaşı Ben Barton'ın ısrarıyla antik bir kiliseyi yokolmaktan kurtarmak için İstanbul'a gelen Matt Erridge, cinayet girişimlerine hedef haline gelecektir.


Sylvia Angus'un 1969 tarihli Death of a Hittite romanı, Türkiye Çerçiliköy'de (hayali bir mekan olsa gerek) arkeolojik kazılarla ilgili bir yazı için İstanbul'a gelen David Gavin isimli bir yazarın öyküsünü anlatır.


Margot Arnold'un sevimli bir ikiliyi, Antropolog Penny ile Arkeolog Toby'yi konu aldığı bir düzine polisiyeden ilki, Exit Actors, Dying (1979), ülkemizde geçiyor. Penny, bir amfitiyatrda, eski Yunan giyimli bir genç kızın cesedini bulur. Aynı anda, amfitiyatrın girişinden kendilerini izleyen Romalı bir lejyoneri farkederler.


Diğerleri



Kimliklerini itina ile gizleyen bir karı-kocanın, birlikte yazdıkları birkaç polisiye romanını Charles Forsyte imzası ile yayınladıkları biliniyor. Bu imza ile Charles Dickens'ın meşhur yarım kalmış romanı The Mystery of Edwin Drood'a bir final bölümü yazmaları dışında, Forsyte ismini bilinir kılacak bir şey yok. Polisiyelerinden ilki, Diplomatic Death (1961) İstanbul'da, sonuncusu, Murder with Minarets (1968) ise Ankara'da geçen suç öyküleridir.


1964 tarihli Black Amber (Phyllis A. Whitney) Tracy Hubbard'ın bir yazara asistan olarak İstanbul'a gönderilmesi ile başlar. Genç karısı Anabel'i yakın bir zamanda garip bir kaza sonucu kaybetmiş olan yazara kendisini kabul ettirmeye çalışırken, bir yandan Anabel'le ilişkisinden kimsenin haberi olmadığını ummaktadır.


Ralph Eugene Hayes 73'te Nick Carter'ın, 74'te ise Taggart'ın ülkemizde geçen maceralarını yazmadan evvel, 1970 tarihli Nurse in Istanbul romanında bir amatörün öyküsünü anlatır: İthalatçı Mr. Eastman'ın sekreteri olarak iş bulan sabık hemşire Donna, İstanbul'a geldiğinde patronunun yasadışı işlerinden habersizdir.


George Bartram'dan Fair Game (1973), sıradan yaşantısını sürdürürken bir sabah uyandığında kendisini bir hücreye kapatılmış bulan bir kütüphane memuru olan Grueby'nin öyküsüdür. Grueby'yi kaçıranlar, sabah serbest bırakırken, polisten önce kendisini yakalayacak olurlarsa öldüreceklerini söylerler.


Julie Ellis'ten The Jeweled Dagger (1973), İstanbul Menderes Palas'ta iş bulan Amerikalı Susan Roberts'in tehlikeli macerasını anlatır. 60'larda Gotik Romans denen popüler türe bir örnek.


1974 tarihli George Beneath a Paper Moon, daha çok çocuk romanları ile ünlenmiş Nina Bawden'dan mizahi bir polisiye. En yakın arkadaşlarının çocuğunun babası olduğundan şüphelenen turizmci George, karışıklığı önlemek için evlenmek gafletinde bulunur. Bir İstanbul tatilinde karıştığı cinayet hadisesi ile işler iyice karışır.


Ülkemizde yıllarca yaşamış olan Amerikalı kadın yazar Mary Lee Settle'ın Türkiye anıları “Anadolu'da bir zaman çemberi” başlığı ile Yorum yayınları tarafından 1994'te yayınlandı. Ancak yazarın Ören'de yaşayan bir grup Avrupalı ve Amerikalı sürgünü konu edindiği Blood Tie (1977) adlı romanını çevirmek nedense kimsenin aklına gelmedi . Üstelik, roman Amerika'da National Book Award gibi afili bir ödüle layık görüldü.


Ivor Drummond (Domini Taylor), A Stench of Poppies (1978) romanında Ermeni kökenli Sovyet bilim adamı Kirkor Grotrian, tıbbi amaçlı kullanım için özel bir tür uyuşturucu üretiminde çalışmaktadır. Projesine hükümeti son verince sinirlenip, üzerinde çalıştığı tohumları elden çıkarır. Tohumlar ülkemizde ölümcül bir tür eroin üretiminde kullanılırlar. Bunun üzerine harekete geçen kahramanlarımız, “çok fazla ölü kedi ve çok fazla canlı hamam böceği barındıran” İstanbul'dan ayrılıp, Mustafa Algan bey tarafından yönetilen bir operasyonla duruma el koyarlar.


Alexandra Roudybush, A Sybaritic Death (1972) adlı romanında Washington sosyetesinden avukat Thorpe'un öyküsünü anlatır. Thorpe'un bir müşterisi olan Vanessa, izini kaybettiği üvey annesini bulmak üzere İstanbul'a gidecektir..

Kategori: Makaleler

Yorum yaz
mode_edit