menu

Buzdan Gözyaşı - Ferhat Ünlü

Yazan: A. Ömer Türkeş
Yayın Tarihi: April 02, 2012 15:51

Türk romanında gazeteci kökenli yazarların sayısında gözlenebilir bir artış var. Ferhat Ünlü de onlardan biri. Gazetecilik mesleğini -yukarıda da sözünü ettiğim- kriminal alanlarda sürdüren ve böylelikle bir polisiye roman için uygun malzemelere ulaşan yazar, ne yazık ki “Buzdan Gözyaşı”nda yerli malzemelere pek rağbet etmemiş. Hikaye, Türkiye’de yaşayan Amerikan ve İngiliz vatandaşları üzerinde yoğunlaşıyor. İlk cinayet mahalli olan Eyüp mezarlığı elbette Uzeyir Garih cinayetinin yarattığı çağrışımlarla katılmış romana, ancak bu cinayetin üzerine gitmemiş, metnine meze yapmamış Ünlü, tersine orada çok eskiden işlenen benzer bir cinayet biçiminde söz ediyor olaydan ve kendi kurgusunu bambaşka bir muamma üzerine inşa ediyor.

Mezarlıkta bulunan kesik parmak ve kan izleri, Türkiye’de yaşayan polisiye roman yazarı bir Amerikalı’nın öldürüldüğünü düşündürtüyor polislere. Ölenin bir zamanlar CIA hesabına çalışmışlığı nedeniyle, Istanbul konsolosluğunda görev yapan -eski FBI gorevlisi, şimdinin CIA mensubu- Collins ile MIT  ajanı Mete Bey olayı birlikte çözmeye soyunuyorlar. Meselenin en karmaşık yanı, kanla çizilen ürkütücü şekillerde ve kanın çok önceden yine Eyüp mezarlığında öldürülen bir suçluya ait olmasında gizli. Ancak onların attığı her adımda yeni ölümler çıkıyor karşımıza. Ceset sayısı dörde ulaştığında hikaye de sona yaklaşıyor.

Ferhat Ünlü, gazetecilik uslubuna takılıp kalmak istememiş ve metnini hayat hakkında felsefi yorumlarla zenginleştirmeye çalışmış, ancak bu çabanın bir polisiye romana katkı sağladığını söylemek mümkün değil. Amerikalı kahramanın duygu ve düşünce dünyasına nüfus edemiyoruz doğrusu. Mesela onun vurulduğu anı aktarırken kullanılan, “Donald Collins, ılık ılık akan kanının yerde yağmur suyuna karıştığını görmüştü. Kurşun yarasını yeniden issediyordu şimdi sanki. Karnındaki o kurşun yarası. Nasıl da yanıyordu. Tıpkı çekici bir kadının ateşli dudakları gibi...” tarzındaki -polisiyelere Mayk Hammer’den miras kalan- ifadelerin kulak tırmaladığını söylemeliyim.

Baştan sona İstanbul’da geçen, ama karakterlerin zihinlerinden kimi zaman İngiltere ve Amerika’ya da taşınan hikaye, roman kişileri, cinayet nedeni, kanla çizilen resimler, uyuşturucular, Pink Floyd takıntısı gibi ana motifleriyle yabancı bir polisiye okuyormuş havası verdi bana. Elbette Türk polisi, istihbarat birimleri, Amerikan karşıtı göstericiler, Eyüp mezarlığı, Amerikan istihbaratının PKK, JİTEM tahlilli Türkiye raporları, Türk istihbaratının Türkmenistan  operasyonları yerli malzemeler, ama bunlar hikaye ile organik bir bağ kuramıyorlar. Hele bir milletvekilimizin Amerikan aleyhtarı, solcu güzel kızı tam bir gereksizlik örneği.

Muamma Eyüp mezarlığında çözüldüğünde, bir eksiklik duygusu yaratıyor. Anlıyoruz ki kendi yarattığı labirentin içerisinde kaybolmuş Ünlü; polisiyelerin bütün kurallarını çiğnemiş, okuyucusu ile birlikte yürümek gibi bir niyeti hiç olmamış, tersine bir ilizyon yaratmış onlar için. Ancak onun bu kural ihlali yine kendi metnine dönüyor ve ilk denemesi –polisiye açısından- bir başarısızlıkla son buluyor.

Bütün bu saydığım olumsuzluklarına rağmen “Buzdan Gözyaşı” sonuna kadar merak duygularını yitirmeden okunan bir roman. Ferhat Ünlü, -seçtiği konunun çerçevesini sınırlar ve muammayı kördüğüm haline getirmekten kaçınırsa- kendisinin iyi bildiği ve bize daha yakın gelecek malzemelerle kurgulayacağı polisiyelerle bu alanda kendisine kolaylıkla iyi bir yer edinebilecek bir yazar...

Kategori: A. Ömer Türkeş Yazıları
Etiketler:
Ferhat Ünlü
Buzdan Gözyaşı

Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ KİTAPLAR

Nopic

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic